DOLAR 19,1037 0.04%
EURO 20,6746 0.15%
ALTIN 1.204,950,37
BITCOIN 531698-0,03%
Gaziantep
14°

PARÇALI AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Bülent Esinoğlu

Bülent Esinoğlu

21 Mart 2023 Salı

Derinleşen süreç

<strong>Derinleşen süreç</strong>
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bülent ESİNOĞLU

Derinleşen süreç

Tüm dünya ve ülkemiz derin bir değişim sürecinden geçiyor.

Bu değişim sürecinin adı, her ülkede başka bir süreçmiş gibi yaşansa da tüm dünya, aynı şeyi yaşıyor.

Bazı yerlerde, savaşla birlikte, bazılarında siyasi süreçler olarak, bazılarında çok yavaş, bazılarında çok hızlı yaşanıyor.

Üretmeden kar etmek düzeninin, sürdürülmesi süreci, derin krizler yaşıyor.

Daha fazla sömürmek için daha fazla hileye ihtiyacı olan düzen depremlerle sarsılıyor.

Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Yaşadığımız “hile düzenin” asıl sahipleri, savaş çıkartmazlarsa, hile düzenini sürdüremiyorlar.

Finans kapital sisteminin egemenleri, gereksiz savaşlar çıkararak, savaş çıkaramadıkları dönemlerde, savaş tehditleri ve şantajları yaratarak, krizleri aşıp, bu günlere geldiler.

Hile düzeninde, karlar azaldı, çünkü çalışanların ücretleri azaldı.

Çalışanlara yeterli ücret vermek yerine, borç vererek yollarına devam etmek istediler.

Beli bir sürede, devam edebildiler. Çünkü borç vermek, çalışanı sömürücüsüne daha fazla bağımlı kılmak oluyordu.

Borç veriyorlardı ama verdikleri borçlar, olmayan paralardan oluşuyordu. Başka bir ifadeyle, reel servetten borç vermek yerine, hayali servetten, olmayan servetten borç vermeye başladılar.

Hile düzenin kan damarlarında Amerikan doları dolaşıyordu. Dolaşan kan sulandırıldıkça, gelişmekte olan ekonomiler iflas ediyor, alttakilerin daha da canı acıyordu.

Dolar insanlığın başına bela olmuştu. Tüm ticaret bu hileli para ile dönüyordu. Dolara istediği zaman, istediği değeri veren Amerika kazanıyor, tüm dünya kaybediyordu.

Dolar, insanlığın hileyi yenmesi ve ortadan kaldırması ya da düzene sokması gereken ilk amaç haline geldi.

Bu işten zarar gören ülkelerin önderliğine soyunan, Çin ve Rusya dolara karşı harekete geçince, Ukrayna savaşı çıktı.

Doları tekrar tartışmasız konuma getirmek için Amerika’nın savaştan başka, hiçbir çıkış yolu yoktu.

Doların kurtarılması, Rusya’nın bir kez daha Balkanizasyona tabi tutulmasını zorunlu kılıyordu.

Onun için Ukrayna savaşı başlarken, Rusya’da rejimideğiştireceğiz, Rusya’yı parçalayacağız” resmi söylemi ile yola çıktılar.

Doların kurtarılması, enerjinin kurtarılmasından geçtiğinden, mutlaka, Rus enerjisine egemen olunması gerekiyordu.

İlk iş, Rusya ile Avrupa’nın enerji bağını koparılması, Rusya ile Avrupa’nın ticaret yapması durdurulmalıydı.

Geçen bir yıllık süreçte, Amerika’nın dolar adına bir kazanımı olmadı. Lakin Rusya ve Avrupa birbirinden koparıldı.

Öyle koparıldı ki, Kuzey Akım Boru hatlarına Amerikan devleti tarafından sabotaj yapıldı.

Savaşın iki cephesi olduğu kesin. Birisi Ukrayna, ikincisi de dolar.

Amerika hem sıcak savaşın yapıldığı Ukrayna’da hem de Dolar cephesinde kayıpları başladı.

41 ülke, dolar ile şu veya bu şekilde savaşmaya başladı. En son Irak, petrolümü Renibi ile satacağım dedi. Dün Mısır BRİCS’e gireceğim dedi.

Dünyada enerji ve gıda fiyatları anormal yükseldi. Avrupa halkları ayağa kalktı.

Cephe savaşında ve dolar savaşında yenik düşeceğini gören Amerika, nükleer savaşa hazırlanıyor.

Devamını Oku

Hayata dair

Hayata dair
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bülent ESİNOĞLU

Sörf yapmak ne demekse, ben de modaya uyup, sosyal medyada sörf yapıyorum.

Bir arkadaş, kendine yakın bir arkadaşının, Almanya’da 35 yıl yaşayıp, Almanca öğrenmeden hayatına devam ettiğini yazmış.

Bu normal bir durum değil diye düşünüyorum. Bu “kişilik hali” masaya yatırılmalı anlamaya çalışılmalıdır.

Eğitimsiz kişidir. Dünyadan haberdar değildir, onun için dil öğrenmeye uzak duruyor diye düşünürsünüz.Hayır.

Yıl 1972, İSDEMİR’de çalışıyorum.

Bildiğiniz gibi, hemen hemen ülkemizdeki tüm ağır sanayi yatırımlarını, Ruslara ve komünizme karşı olmamıza rağmen, Ruslarla birlikte kurduk.

Birlikte çalışmak ortak bir dil gerektiriyor. İnşaat-montaj ve işletmeye alma için birlikte çalıştığımız Ruslar 2 ay gibi kısa zamanda Türkçeyi öğreniyorlardı.

Gelelim bizim dil öğrenmekteki acayip anlayışımıza.

Devlet bizi, Demir ve Çelik üretimindeki işletmeciliği ve teknolojileri öğrensinler diye, bin kişiyi Rusya’ya eğitime gönderdi.

Ben de o bin kişilik grubun içinde yer almıştım. Altı ay Rusya’da demir ve çelik fabrikalarında eğitim aldık.

Bin kişiden 3-4 kişi, Rusya’dan, Rusça öğrenerek döndü.

Üstelik bu bin kişinin, kahir çoğunluğu, mühendislerden oluşuyordu.

İSDEMİR’de Ruslarla birlikte çalışırken Rusça öğrenmeye hevesli olanları, MİT takibe alır. Zaman zaman sorgular. Niye Rusça öğrenmek istiyorsun diye baskı yapardı.

Ruslarla birlikte çalışmamıza karşın, satranç turnuvası düzenlemek bile belanın içine girmek anlamındaydı.

Ülkemiz sürekli göç alan bir yer. Balkanlardan ve Türki cumhuriyetlerden sürekli gelenler olur.

Bu göçmenlerin ortak yanları, Rus düşmanlığı, Hristiyan düşmanlığı ve komünizm düşmanlığı ile teçhiz olmuşladı.

Amerika’nın ülkemiz üzerindeki ağır etkilerinin olduğu dönemlerde, Balkan ve Türki cumhuriyetlerden gelen kişiler, polis ve istihbarat birimlerinde çalıştığından-çünkü Rusça da biliyorlar- ağır bir Rusya aleyhtarlığı İSDEMİR’den gidenlerin Rusça öğrenmeden gelmelerine sebep olmuştu.

Şimdi durum değişti. Eskiden, Solculara Moskova’ya Moskova’ya diyen işveren ve Amerikancıların, Moskova’da iş aldıklarını görüyoruz.

Ankara’da ve birçok yerde, Rusça öğreterek iş hayatını sürdürenler var.

Dil öğrenmeye heveslenmek, hayata yapışmak, hayatı sevmek demektir. Öğrenmeye açık olmak, yaşamı yaşamaya çalışmaktır.

35 yıl Almanya’da kalıp Almanca öğrenmeye direnmek, aslında hayata direnmektir. Mutluluğa karşı dirençtir.Bence öğrenmek mutluluktur.

Devamını Oku

Korkunun politikası mı? Ekonominin yarattığı korku mu?

<strong>Korkunun politikası mı? Ekonominin yarattığı korku mu?</strong>
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bülent ESİNOĞLU

Korku; siyaset kurumlarını tanımlayan temel unsurdur. Ulusal sağ tarafından sürdürülen, “korku siyaseti” bu kuralın uygulamasıdır.

İçinde bulunduğumuz ekonomik felaket döneminde, “korkunun siyaseti” iktidar aleyhinde mesafe kat etmektedir.

İktidarda kalıp kalmamayı belirleyen korku; açlık korkusu, gelecek korkusu, statü kaybetme korkusu, işini kaybetme korkusu, borcunu ödeyememe korkusu gibi korkulardır.

Bu korkular, elbette kişinin kararlarını temelden etkiler. Vereceği oyu da belirleyebilir. Bu korkular kişinin yaşadığı ortamda, kişisel rekabetler, ya da herkesin herkes ile kavgasının yansımaları olarak ta kabul görür.

Kişi ekonomik felaket ortamında, daha çok, iktidardan öte kendisini suçlar. Elbet iktidarı da suçladığı olur. Lakin zamanımızın etkin medya kanalları suçu daima bireyin suçu haline getirerek yol alır.

       Korkuların en büyüğü can korkusudur. Ölümü gösterdiğinizde, kişi açlığını unutur. Kendini güvenli bir alana atmaya çalışır.

       Milliyetçi sağ iktidarlar, toplumsal korkuları “dış güçler, dış düşman” zeminine oturtarak milli birliği sağlamaya çalışır.

       Dış düşman yaratmak ve tüm başarısızlıkları dış düşman üzerine şarj ederek, yol alır.

       Şimdi yaşadığımız ülkemizde, ekonomik korkular, gelecek korkusu aç kalma korkusu gibi korkuların hepsi vardır.

       Bu korkuların üzerine çıkacak ve ortak korku seviyesine dönüşecek en önemli korku “dış korku”dur.

       Savaş atmosferi, dış güçlerin etkilerinin en fazla anons edildiği zamanlardır.

İktidar korku siyasetini bu korkunun üzerine inşa etmek istiyor. Çünkü ekonomi üzerinden gelen korku, artık iktidarın kendisini tehdit ediyor. Ve çözümsüz duruyor.

İktidarın Suriye siyaseti; halk üzerinde uygulanan “korku siyasetinin” bir başka uygulamasıdır. Seçimler yaklaştığına göre, korku siyasetinin tavan yapması gerekiyor. İktidar bu baskının altındadır.

Yalnız bir açmaz ortaya çıkmıştır.

İktidar Rusya’nın Batı Kolektifi ile olan savaşı ve Suriye’de elinin zayıf olacağı varsayımından yola çıkmıştır.

Bu varsayımda, Suriye’de, Rusya’nın, Türkiye’ye karşı çıkamayacağı düşünülmüştür. Oysa Rusya ve Suriye’den yapılan açıklamalar, durumun hiç de iktidarın düşündüğü gibi olmadığını gösteriyor.

Amerika’nın kara harekatına yeşil ışık yakması da Türkiye Rusya ilişkilerini koparmaya yöneliktir. Yoksa iktidarı ve ülkemizi çok düşündüğünden değildir.

İktidarın Suriye’de bir kara harekatı yapması artık pek olası görünmüyor.

İktidarın, iktidarda kalabileceği yeni korku siyasetleri bulması gerekecek.

Devamını Oku

Enerji liberallere de Avrupa’ya da diz çöktürür

Enerji liberallere de Avrupa’ya da diz çöktürür
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bülent ESİNOĞLU

Ukrayna ve savaş konularını yazarak, okuyucuları mı çok yorduğumu biliyorum.

Lakin Ukrayna meselesi, yani enerji meselesi, dünyanın nereye gideceği konusunda, o kadar belirleyici ki, savaşı takip ederek okuyucumuza yardımcı olmaya çalışıyorum.

Ne kadar önemli olduğuna çok örnekler vererek anlatmaya çalıştım.

Lakin Trump noktayı koyunca, artık Ukrayna önemli sözünü, kullanmaya gerek yok diye düşünürüm.

Trump “Amerika’ya diz çöktürdüler” dedi. Artık ilerisini söylemeye gerek yok.

Rusya dün ve evvelki gün, İki yerleşim yerini daha kontrol altına aldı.

Bunlardan bir ve belki de en önemlisi Zaporijia.

Bu şehir, zaten Ruslar tarafından savaşın başında, çevrelenmiş, giriş çıkışlar kontrole alınmıştı. Şimdi Wagner Ekipleri ile Nükleer santrale girildi. Teknik denetimde, Ruslara geçti.

Zaporejia aynı zamanda çok önemli sanayi kenti. Rusya’ya bağlı iken, Rusya ileri teknolojide üretim yapan bir yer olarak Zaporejiya’yı tayin etmiş.

Bu şehirde, uçak motorları, tank motorları, gemi motorları imalatı da yapılıyor. Çelik fabrikaları var.

Zaporejia’daki santralin önemi şu; burada altı adet nükleer ünite var. Ürettiği elektrik enerjisi, sadece Ukrayna sanayisi ve konutlarını beslemiyor. Avrupa’ya da enerji gönderiyor.

Donetsk’in kasabası olan, Uglegosk Enerji Santrali de çok önemli bu da Rusya denetimine geçti.

Avrupa kömür, doğal gaz, petrol ve gübre (gübre de gazdan üretilir) bakımımdan Rusya’ya bağımlı olduğunu, dünya alem artık öğrendi.

Ancak şimdi başka bir enerji bağımlılığı meselesi daha ortaya çıktı.

Dinyeper ve İngölet Nehirleri bizim bildiğimiz nehirlerden değil. Bu nehirlerde vapurlar ulaştırma işlerinde kullanılır. Debileri çok yüksek, kurulan barajlar-bu barajların hemen hepsi Ruslar tarafından kurulmuş- elektrik enerjisi üretiminde, çok yüksek meblağlarda enerji üretiyorlar. Ve Avrupa’ya satılıyor.

Şimdi bunlar birer ikişer Rusya’nın denetimine geçerse, Avrupa için yeni bir enerji bağımlılığı konusu ortaya çıkacak.

Almanya’da gaz fiyatları %35,7 yükselmiş. Almanya inatla Kuzey Akım II Gaz Boru hattından gaz almıyor. Halkına yüksek fiyattan gaz tükettiriyor.

Kuzey Akım I Gaz Boru hattı üzerindeki Kompresörler 10 yıldır bakım yapılmamış. Birer ikişer duruyor. Gaz kesintisi teknik olarak zorunlu oluyor. Bu durum önceden bilindiğinden, Kuzey Akım II Gaz Boru Hattı inşa edilmiş.

Kış yaklaşıyor. Avrupa’nın iş bilmez, çok konuşur çok siyaset yapar takımı, şimdilerde endişe içinde. Kışın ne yapacağız?

Almanya yetkilileri, Nijerya’ya, Azerbaycan’a, Katar’a gaz almak için gitti.

Nijerya’da terör nedeniyle, istikrarlı gaz alışına uygun değil. Katar az bir miktar veririm dedi. Yetersiz. Azerbaycan işi ise dört beş seneden önce olmaz görünüyor.

İsrail ve Mısır gazı ise ölme eşşeğim ölme işine benziyor.

Aslında Avrupa barıştan yana ama İngiltere ve Amerika ille de savaş diyor. Sözüm ona Rusları yıpratacaklar. Kendileri resesyona girdi.

Kış gelince herkesin aklı başına gelir. Öfkeler, Rusofabialar bir kenara bırakılır.

Enerji ne diyorsa o yapılır.

Devamını Oku

Enerji fiyatları nasıl düşer?

Enerji fiyatları nasıl düşer?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bülent ESİNOĞLU

Dünyanın içine düştüğü büyük buhranın, iki büyük nedeni var.

Birincisi parası döviz olan ülkelerin, sınırsız ve karşılıksız para basmış olmalarıdır.

İkincisi, Rus enerjisini, Batı Kolektifi, kendi çıkarına dönüştürmek için, NATO genişlemesi bahanesi ile Ukrayna üzerinden, Rusya ile çıkan çatışma ve enerji fiyatlarının yükselmesi…

Parası döviz olan ülkelerin, karşılıksız bastıkları paraların, bedelini tüm dünyaya ödettirene dek, enflasyon sürecektir.

 Anlatmaya çalışacağım esas mesele, barış olursa, enerji fiyatlarının, derhal olması gereken yere döneceğidir.

Batı Kolektifinin Rusya üzerine uyguladığı yaptırımların asıl nedeni, Rus enerjisini olduğundan daha düşük fiyatla alma işidir.

Hani kendileri, her ürünün tekeli kendi ellerinde olduğundan, fiyatları kendileri belirler ya, Rus enerjisinin fiyatını da kendileri belirlemek istiyorlar.

Aslında ellerinden gelse, Suudi ve Arap petrolüne el koydukları gibi, Rus enerjisine de el koymak istiyorlar.

 Ama Rusya’da en az onlar kadar güçlü olduğu için, şimdi yeni bir yol arıyorlar.

Rusya enerjisini dolar ve EURO ile satarken bu sorunlar yoktu. Ne zaman Rusya Dolarla satışlardan çıktı. Ukrayna’da sorunlar başladı.

Şimdilerde buldukları yol; fiyatları sınırlama dedikleri Priece Cap uygulayalım diyorlar.

Nasıl yapacaklar bu işi? OPEC+ ülkelerine baskı yaparak.

OPEC+ ülkelerinin içinde Rusya da var.

OPEC ülkeleri, az enerjiyi yüksek fiyattan satmak üzere, kurulmuş bir ittifak sistemidir. Üretim miktarlarını azaltıp/ çoğaltarak fiyat belirleyen bir kurumdur.

Bunların dışında, Venezüella ve İran var. Bu ülkeler tümden Batı Kolektifinin kontrolü dışındadır.

Eğer enflasyondan bir nebze kurtulmak istiyorlarsa, yapacakları ilk iş; Rusya ile olan çatışmayı sonlandırmaktır.

Barış masasına oturulduğu anda, petrol fiyatları yüz doların altına düşer. Enerji uzmanlarının tahminleri böyledir.

Ukrayna’da, Rusya Ukrayna ordusunu, büyük ölçüde kontrol altına aldı. Neonazileri temizledi.

Barış masasına oturma zamanı geldi. Geldi, lakin Batı Kolektifi savaşı uzatarak Rusya’yı yıpratıp, Rusya içinde kaos yaratacağı hayali içindedir.

Savaşın başlangıcında, Rusya’da rejim değiştireceğiz ifadelerini kullanmışladır.

Lakin Batı Kolektifinin kendi içinde hızlı bir siyasal kriz çıktı. Buna İngiltere ve Amerika’da dahil.

Bu kez kendi iç siyasetlerini düzenleyebilmek için Rus düşmanlığını ellerinde ki tek koz olarak kullanmak istiyorlar.

Zelensky savaşın kıştan önce bitmesi gerek diye, Batıya bir tehditte bulundu. II Dünya Savaşı hatırlatması üzerinden, ağır kış, Rusya’nın en büyük silahıdır demek istiyor.

Evet bu kış çok zor geçecek. Çünkü Batı Kolektifi, masaya oturmak için, daha çok acı çekmesi gerekiyor.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.