Av. Önder KIRMIZITAŞ
Bazı anlar vardır insanın yüreğine oturur, bazı duygular boğazına düğümlenir. Haykırmak istersin… Boğulursun!
Erdal Eren’in o son bakışındaki anlam, tek başına 12 Eylül cuntasını anlatmaya yeter. Sözlerin, satırların kifayetsiz kaldığı yerde bir fotoğraf ne çok şey anlatır.
Dilek Doğan, gencecik bir kadın. Gözleri umut dolu, ışıl ışıl. Bir gece vakti evine yapılan polis baskınında bir polisin silahından çıkan kurşunla katledildi. Tek suçu, evini basan polislere “galoş giyin” demesi. Hem de anne babasının gözleri önünde. 45 dakika sonra gelebildi ambulans. O anne yüreği ki hâlen tek parça kalabilmekte:
“..Kızımı yıkadılar definden önce. Saçlarını kurutturdum üşümesin diye. İyice kuruttular, ben de ördüm güzelce. Ellerine kına yaktık. Battaniye koyduk sırtına, toprak acıtmasın diye..”
Ağrıyor bir yerlerim ey insanoğlu;
Utanıyor bir yerlerim
Bu ağrının bu utancın
Bu utancın bu ağrının
Bir adı yok mu?
Hasan Hüseyin Korkmazgil
İnsana kıymak bu kadar kolay ülkemde. Yargılaması ‘tutuksuz’ yapılan polis, iyi hâl indiriminden yararlandırıldı. Ceza mı, 6 yıl 3 ay! Birkaç ay yatıp çıkacak. Oysa ölümlü trafik kazasında bile sanıklar tutuklu yargılanır. Mağdur tarafın yüreği soğusun diye. Dilek Doğan’ın cinayete tepki gösteren abisine ise ‘gizli tanık’ ifadeleriyle 19 yıl 7 ay hapis cezası verildi. Dilek’in annesi, babası, kardeşi hakkında da soruşturmalar açıldı.
Ne yazık ki yabancısı değiliz yaşananların. Daha dün dalından koparıldı Ali İsmail. Özgür dünya hayalleriyle, güzel gülüşünü bize bırakıp gitti. Yine geride çaresiz bir anne. Bir sokak ortasında paramiliter çeteler tarafından tekmelenerek öldürüldü Ali İsmail. Gülüşü koca bir direnişin, Gezi’nin sembolü oldu. Yargılamalar yapıldı ve olabilecek en alt sınırdan cezalar verildi.
Usûl yerini bulsun!
Zorbanın karşısında çaresiz kalan anneler, hukuk karşısında da çaresiz kaldılar. Haykırmaktan başka yapacak bir şeyleri yok. Yaşananlar, devletin kendi vatandaşına yabancılaşmasıydı. Devlete karşı savunmasız vatandaşlar, anneler, kardeşler…
Gör nasıl yeniden yaratılırım
Namuslu genç ellerinle
Kızlarım
Oğullarım var gelecekte
Her biri vazgeçilmez cihan parçası
Kaç bin yıllık hasretimin koncası
Ahmed Arif
Kızlarımız, oğullarımız var toprağa düşen. Umudumuz, yarınımız. Koruyamadığımız, koklamaya kıyamadığımız çocuklarımız. Kalleş pusularda yiten. Yaprak döktü bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe…
2015’in sonbaharında bir Ekim günü koparıp aldılar Dilek’i apansız, acımasız. Geride yarına özlemle, umutla bakan ışıltılı gözleri ve dağlanmış bir ana yüreği bırakarak. Daha yeniydi oysa Ali İsmail’in acısı.
Tarihin tanığı fotoğraflar, fotoğraflarda kalan umutlar, gülüşler, aydınlık gözler.
Günün birinde AKP dönemini özetlemek gerekirse iki fotoğraf yeterli olacak. Güzel gülüşüyle Ali İsmail, gülen gözleriyle Dilek Doğan.
Anaların yüreğinden kopan acı çığlıklar.
Bir de Soma’da yere düşmüş madenciyi tekmeleyen kravatlı müşavir fotoğrafı var ki yaşanan dönemin başka bir yönden çekilmiş fotoğrafı gibi karşımızda duruyor.
Öyle devr-i sabık yaratmayacağız, diyenlere bakmayın. Bu halk yaptıklarınızı, kendine yapılanı kolay unutmayacak. Gitmeniz yetmez, hesap vereceksiniz. Yaptıklarınız yanınıza, dava divana, hesap mahşere kalmayacak.
Analara dokundunuz efendiler, insan onurunu tekmelediniz.
GÜNDEM
31 Mayıs 2023UNCATEGORİZED
31 Mayıs 2023EKONOMİ
31 Mayıs 2023EKONOMİ
31 Mayıs 2023GÜNDEM
31 Mayıs 2023GÜNDEM
31 Mayıs 2023SPOR
31 Mayıs 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.