DOLAR 28,9208 0.08%
EURO 31,4850 -0.1%
ALTIN 1.924,021,84
BITCOIN 11382781,43%
Gaziantep
13°

AZ BULUTLU

06:31

İMSAK'A KALAN SÜRE

Madenciliğimize kimler neler yaptı? -1

Madenciliğimize kimler neler yaptı? -1

ABONE OL
Ekim 25, 2022 17:43
Madenciliğimize kimler neler yaptı? -1
1

BEĞENDİM

ABONE OL

MEHMET AKKAYA

Cumhuriyetin kurucuları için madenlerin önemi

Kurtuluş Savaşı başarıya ulaşmış, işgalciler denize dökülmüş, emperyalist devletlere boyun eğdirilmiş, Lozan Antlaşması ile devrimi, devrimci hükümeti ve kurulan milli devleti tanımak zorunda kalmışlardı.

Ama asıl savaş geride idi ve mola vermeden yeni bir savaşa koyulmak lazımdı. Öyle bir savaştı ki bu, eğer başarılı olunamaz ise, silahla kazanılan başarı da elden gidebilirdi.

Bu bilinçteydi cumhuriyetin kurucuları. Bu bilinçle yeni ordular kurulmalı, yeni muharebeler kazanılmalıydı. Ancak öyle bir orduydu ki bu, silahı başka, düşmanı başka, hedefi başka idi. 

Gel gör ki, bu savaşa uygun muydu bu yeni ordu? 

YENİ ORDUNUN DURUMU

Bu sorunun cevabı için o döneme gitmek, Atatürk’ün Başbakanlık görevi verdiği İsmet İnönü’ye, durumu aktaran ve neler yapılması gerektiğini bildiren 30 Ekim 1923 tarihli mektubunu okumak, o günlerin fotoğrafına bakmak lazımdır. Atatürk ülkenin fotoğrafını satırlarına şöyle döküyordu;

“-Nüfusun yüzde 80’i köylerde, büyük bölümü ise göçebe…

-Okur-yazar oranı yüzde 7

-Sıtmalı oranı yüzde 14

-Firengili oranı yüzde 9

-Tifüse yakalanabilecek oranı yüzde 72

-Tuvalet olmayan ev oranı yüzde 97

-Tarım için gübre yok, tarım ilacı yok.

-Bütün ülkedeki doktor sayısı 337

-Bütün ülkedeki sağlık memuru sayısı 434

-Ebe sayısı 136

-Elektrik sadece İstanbul’da ve İzmir’in bazı semtlerinde…

-İşgalcilerin yaktığı köy sayısı 830

-İşgalcilerin yaktığı bina sayısı 114 bin 408

-İstanbul’un buğdayı bile Romanya ve Rusya’dan, diğer gıda maddeleri çevre ülkelerden getiriliyor.” (Mektubun tamamını, Salmar Basım Yayıncılık’ta yayınlanan Nazmi Kal’ın Atatürk’ün Diktiği Ağaçlar kitabında bulabilirsiniz)

Ve mektupta yazılmayan diğer gerçekler;

-Osmanlı’nın bıraktığı borç miktarı 105,5 milyon Osmanlı Lirasıdır.

-Devletin para basma hakkı İngiliz-Fransız ortak Bankası olan Osmanlı Bankasının elindedir.

-Ülkenin madenleri, limanları, demiryolları, okulları, elektrik şebekeleri, tütünü, tuzu, emperyalist şirketlerin elindedir.

-Ülkenin gelirlerine el koyan Düyun-u Umumiye İdaresi ve 20 binden fazla köylümüzü katleden Reji İdaresi söz konusudur.

Emperyalistler Kurtuluş Savaşı ile büyük ölçüde kovulmuştu ülkeden. Ancak daha yapılması gereken çok iş, emperyalistlerin elinden alınması gereken çok işletme, çok ayrıcalık vardı. Bırakalım imarı, kalkınmayı, bağımsızlık bile tamamlanmamıştı henüz. Millileştirilecek o kadar çok işletme, yabancı egemenliğine son verilmesi gereken o kadar çok imtiyaz vardı ki… 

Osmanlı’nın zaten iliğine kadar sömürdüğü, savaşta elinde avucundakileri de tüketmiş olan bir milletle yapılacaktı yeni işler. Yeni savaş bu ordu ile kazanılacaktı. 

YENİ GÖREVLER

Atatürk, emperyalizmi denize döken büyük taarruz emrini verirken “İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” demişti. Ve düşmanı denize dökerek başardık bu hedefi. 

O halde ikinci hedef, kazanılması gereken ikinci savaş neydi?

Başka bir savaş vardı bu kez ve silahlı orduların işi değildi bu. Başka bir ordu kurmak durumundaydı Atatürk. Bu savaşın silahları top tüfek değil, yaba, tırpan, alet edevattı, orduları da hastalıktan kırılan, aç biilaç, eğitimsiz köylülerdi. 

Ama öyle bir savaştı ki, bundan başarı ile çıkılamaz ise, silahla kazandığımız başarılar, zaferler de elimizden gidebilirdi. 

Ekonomik savaş idi bu. 

Yeni görev ise “Akdeniz” değil, dünyanın önde gelen ekonomik devlerine yetişmek, onları geçmek idi… 

Ama bağımsızlıktan zinhar taviz vermeden olmalıydı bu. 

Atılacak her adım ekonomik bağımsızlığı ilerletmeli, siyasi ve askeri zaferleri aşılmaz kalelere dönüştürmeliydi.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, elde avuçta da yokken yapılan millileştirmelerin, kurulan her fabrikanın nasıl bir anlam taşıdığını bilerek yaptırıyordu Atatürk.

ATATÜRK’ÜN YENİ EMİRLERİ

Atatürk, bu yeni savaşın çok daha uzun süreceğini düşünüyor, milletçe seferber olmak, bütün milleti hazırlamak, yorulmadan, dinlenmeden çalışmak lazımdı. Atatürk’ün sözleri ile bu yeni savaşın önemini okuyalım; 

 “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılamazlarsa husule gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner. (1923 / Atatürk’ün Söylev Demeçleri II, s. 107)

“Güzel vatanımızı fakirliğe, memleketimizi haraplığa sürükleyen çeşitli sebepler içinde en kuvvetli ve en önemlisi, ekonomimizde bağımsızlıktan mahrumiyetimizdir. (1923 Atatürk’ün Söylev Demeçleri II, s. 119)

“Tarih, milletlerin yükseliş ve çöküş sebeplerini ararken birçok siyasî, askerî, toplumsal sebepler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu sebepler, toplumsal hâdiselerde rol oynarlar. Fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselişiyle, çöküşüyle ilişkili ve ilgili olan, milletin ekonomisidir.” (1923 / Atatürk’ün Söylev Demeçleri II, s. 111)

“Bu millet şimdiye kadar imparatorluklar kurmuştur. Cihangirler yetiştirmiştir. Halbuki bazı devirler oldu ki, ekonomi ile uğraşmaya tenezzül etmemiştir! İktisadiyatı aşağı bir şey telâkki ederek onu başka unsurlara bırakmıştır. Bunun neticesi olarak bugün o unsurlar, o yabancılar esas unsurun fiilen efendisi olmuştur. Onlar, nihayet bu memleketi müstemleke telâkki etmişler, onu bir istismar sahası yapmışlardır. Hem nasıl müstemleke? Kendi evlâdıyla, kendi parasıyla idare olunan bir müstemleke…” 1923 (Gazi ve İnkılâp Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 9. 1. 1930)

Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya değer bir vatandır. İşte bu memleketi böyle bayındır hale, cennet haline getirecek olan, ekonomik etkenler ve ekonomik faaliyettir. Bu sebeple, öyle bir ekonomi devri lâzımdır ki, artık milletimiz insanca yaşamasını bilsin, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrensin ve o gereklere başvursun. Hepimizin arzusu şudur ki, bu memleketin fertleri ellerinde örnekleriyle tarımın, ticaretin, sanatın, çalışmanın, hayatın bir temsilcisi olsun. Ve artık bu memleket böyle fakir ve bu millet yoksul değil, belki memleketimize zengin memleketi, zenginler memleketi, bu yeni Türkiye’nin adına da çalışkanlar diyarı denilsin. İşte millet böyle bir devir içinde bulunuyor ve böyle bir devre yükselecektir. Ve böyle bir devrin tarihini yazacaktır. Ve böyle bir devirde, böyle bir tarihte en büyük yer, en büyük hak çalışkanlara ait olacaktır.” 1923 (Atatürk’ün Söylev Demeçleri II, s. 108)

“Bu geniş memleketi bayındır bir hale çevirmek lâzımdır. Bu halk, zengin olmaya mecburdur. Memleket bayındır olmazsa, bu halk zengin olmazsa, size hâlâ yaşamak imkânından bahsederlerse inanmayınız.” 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 2. 2. 1930)

“Muharebe meydanlarında kıymetli evlâtlarımızın süngü ve silâhlarının zaferi kâfi değildir. Bu zafer ve başarı çok büyüktür; ancak, gerçek refah ve mutluluğa sahip olabilmek için, asıl bundan sonra çalışmak gerekir. Sizin için zafer ve ilerleme sahası ekonomide, ticarettedir… Aksi takdirde memleketin gerçek sahibi olduğunuzu söyleseniz bile, kimseyi inandıramazsınız.” 1923 (Atatürk’ün I Söylev Demeçleri I, s. 129)

“Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin, hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin, belkemiğidir. “1937 (Atatürk’ün Söylev Demeçleri I, s. 383)

“Ordumuzun şimdiye kadar kazandığı zaferler, memleketimizi gerçek kurtuluşa yöneltmiş sayılamaz. Bu zaferler, ancak gelecek zaferimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır. Askerî zaferlerimizle gururlanmayalım. Yeni ilim ve ekonomi zaferlerine hazırlanalım.” 1923 (Atatürk’ün Söylev Demeçleri II, s. 72)

“Eğer tüccarlar bizden olmazsa, millî servetin ehemmiyetli bir kısmı şimdiye kadar olduğu gibi, yine yabancılarda kalacaktır. Onun için millî ticaretimizi yükseltmeye mecbursunuz.” 1932 (Atatürk’ün Söylev Demeçleri II, s. 132)

“Paramızı, hayatımızı dış düşmanların sataşmasından kurtarmak, bu memleketin dış düşmanlara esir olmasına müsaade etmemek ne kadar lâzımsa, aynı zamanda ve onlardan daha fazla bir uyanıklıkla iç düşmanlara, içerdeki zararlı adamlara da dikkatle bekçilik yapmak ve onların her hareketlerini gözden kaçırmamak mecburiyetindeyiz.” 1923 (Atatürk’ün Söylev Demeçleri II, s. 132)

“Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimize aldığımız vazifenin temel ruhudur… Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. “1921 (Nutuk II, S. 623-624)

Atatürk’ün bağımsız ekonomi üzerine yaptığı çok sayıda konuşmasından sadece bazılarını aktarmış oldum.

EKONOMİDE BAĞIMSIZLIK ADIMLARI

Cumhuriyetin kurucularının önünde hem kapsamlı bir yeni kurtuluş savaşı görevi vardı, hem de çağdaşı ülkelerle aradaki 100 yıllık açığı kapatmak lazımdı.

Konumuz madenler. Ancak madencilikteki görevleri ve atılan adımları yerli yerine oturtabilmek için yeni kurtuluş savaşının boyutlarına biraz değinmek gerekiyor.

Cumhuriyet idaresinin yeni devleti yönetebilmesi için emperyalizmin Osmanlı döneminden kalan artıklarını da temizlemek lazımdı önce. 

Örneğin vakit geçirilmeden Düyun-u Umumiye’nin kaldırılması gerekiyordu.

Tütün, Alkol ve Tuz gelirlerine el koyan ve 20 binden fazla köylümüzü katleden Rezi idaresinin ülkeden kovulması gerekiyordu.

Dahası, yabancıların kontrolünde olan ve yabancıların bankası olan Osmanlı Bankasındaki para basma yetkisinin alınması ve milli bir merkez bankasının kurulması lazımdı.

Silahlarla karada egemenlik sağlanmıştı ama denizlerimizde ve limanlarımızda yabancılar egemendi hala. Kabotaj yasası çıkarılarak denizlerde de egemenlik sağlanması lazımdı.

Gemi işletmeciliğinin, limanlarımızın ve rıhtımların yabancıların elinden alınması lazımdı.

Demiryollarımızın neredeyse tamamı yabancı işgali altındaydı. Osmanlı devleti, madenlerimizin ve diğer zenginliklerimizin yağmalanması için yabancılara ulaştırma olanağı sağlamıştı.  Fransız, İngiliz, Alman ve Avusturyalı şirketlerin elindeki demiryolu hatlarımızın ve tünellerin kurtarılması, millileştirilmesi lazımdı.

Çeşitli şehirlerdeki bütün elektrik ve havagazı işletmeleri yabancıların elinde idi. Onların da ellerinden almak ve buralarda da kurtuluş savaşını başarmak lazımdı.

Osmanlı döneminde petrol arama ve işletme hakkı yabancı tekellere verilmişti. Bu sektörde de milli egemenliğin sağlanması lazımdı.

Sigorta sektörümüzün millileştirilmesi lazımdı.

Ve madenlerimizin tamamına yakını yabancı işgalini yaşıyordu. Bu sahada da millileştirme yapmak, kurtuluş savaşını madencilik alanında da başarmak lazımdı. 

Bir yanda da diğer alanlarda olduğu gibi madencilikte de hızla kalkınmak lazımdı.

ATATÜRK DÖNEMİNDE CUMHURİYETİN MADENCİLİK ATILIMI

Madencilik alanında dört önemli adım atılmalıydı. 

1-) Madenlerimiz yabancı şirketlerden kurtarılmalıydı. 

2-) Maden gibi stratejik bir sektör mutlaka devlet kontrolünde olmalıydı. Bu sebeple özel şirketlerin elindeki madenlerin da kamulaştırılması ve devlet kontrolüne alınması lazımdı.

3-) Ulusal madenciliğimizin ihtiyacı olacak finansı sağlamak, maden bankacılığı kurmak lazımdı.

4-) Yeni maden sahalarının ve fabrikaların açılması lazımdı.

Genç cumhuriyetin önündeki bu görevler elzemdi, birini bitirip diğerine geçilemezdi, hepsi için kolları sıralamak lazımdı.

Sıvandı ve yapıldı da hepsi.

Gelin savaştan çıkmış, yokluklar içindeki ülkede, sadece madencilik alanında cumhuriyetin ilk yıllarında neler yaptığına birlikte bakalım;

MADENLERDE KURTULUŞ SAVAŞI VE MİLLİLEŞTİRMELER

Emperyalist tekellerin ülkemize kurduğu demiryolu hatları, yine kendilerinin işlettiği madenlerimizi ve diğer zenginlikleri ülkelerine taşımak içindi. Madenleri kurtarmak için demiryollarını, demiryollarını kurtarmak için madenleri millileştirmek lazımdı. Öyle de yaptı Atatürk ve arkadaşları. Bir yandan madenleri, diğer yandan limanları, demiryollarını millileştiriyor, öte yandan Reji’yi kovuyor, Osmanlı Bankasının elinden para basma yetkisini alıyorlardı.

Madenlerde millileştirme şöyle oldu;

Ergani Bakır Madeni, Alman Deutsche Bank’ın şirketi olan Ergani Bakır Anonim Şirketinin elindeydi. Savaştan çıkar çıkmaz daha 1925 yılında, yoktan var edilen 1.5 milyon lira ile madenin yüzde 50’si Alman şirketin elinden alındı. 

Ergani Bakır İşletmesinin kalan yüzde 50’si ise 1936 yılında satın alınarak millileştirildi ve kamulaştırıldı. Böylece Ergani bakır madeninin tamamı, emperyalist şirketten kurtarılmış oldu.

Murgul bakır madenini, Kafkas Bakırları Ltd Şti elinde bulunduruyordu. Şirket 1927 yılında tasfiye edildi. İşletme millileştirildi ve 1937 yılında ETİBANK’ın bünyesine aktarıldı.

Keçiborlu Kükürt İşletmesi, 1933 yılına kadar Fransız-İtalyan ortaklığının elindeydi. O yıl millileştirildi ve kamulaştırıldı.

Fransızların elindeki Zonguldak kömür havzası diye bilinen Ereğli Kömür İşletmeleri, İstanbul’daki bütün varlığı, Ereğli Limanı, Zonguldak-Çatalağzı Demiryolu Hattı ve Kömür Madeni İşletmeleri 3.5 milyon liraya satın alındı, 1936 ve 1937 yıllarında millileştirildi ve kamulaştırıldı.

Kuvarshan Bakır Madeni, 1939 yılında Alman Siemens’ten alındı, ETİBANK bünyesine katılarak  “ETİBANK Kuvarshan Bakır Madeni İşletmesi” adını aldı. 

Yabancıların elindeki tüm petrol arama yetkilerine el kondu ve devlete aktarıldı.

ÖZEL MADENLERİN KAMULAŞTIRILMASI

Yabancılardan millileştirmeler sürerken diğer yandan da özel ocaklar kamulaştırılıyordu.

Fransızların elindeki Ereğli Kömür İşletmesinden hemen sonra, Zonguldak havzasındaki özel maden ocakları da kamulaştırıldı. 

Ardından Soma, Çeltek, Tavşanlı, Değirmisaz, Yerköy ve Gerenez Linyit ocakları kamulaştırıldı.

MADEN BANKACILIĞI

Milli sanayi için milli madencilik, milli madencilik için de madenciliği destekleyen milli bankalar lazımdı.

Ama Osmanlı döneminde zaten zayıf olan finans sektörü yabancıların elindeydi ve madencilik için ayrı bankalar yoktu.

Sadece madenler için değil, diğer sektörler için de finans desteği ve banka lazımdı. Yoksa eğer, kurmak lazımdı.

Kuruldular da…

Önce Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu. Ardından ETİBANK ve diğerleri..

SANAYİ VE MAADİN (MADENLER) BANKASI

İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi sonrasındaki denemelerden biridir. 19 Nisan 1925’te 633 Sayılı Kanunla kuruldu. Görevleri şunlardı:

  • Kendisine devredilen devlet fabrikalarını, özel sektöre devredilinceye değin işletmek.
  • Özel sektörle ortaklıklar kurmak, tek başına ya da ortakları aracılığıyla, maden ayrıcalığı almak ve bunları özel sektörle ortaklık yoluyla işletmek.
  • Sanayi ve madencilik alanlarındaki özel girişimcilere kredi vermek ve bankacılık işlemleri yapmak…
  • İmalâtı Harbiye kapsamındakiler de dahil, devletin elindeki sanayi kuruluşları bankanın bünyesine verildi. Hereke, Feshane, Bakırköy Mensucat, Tosya Çeltik, Bünyan ve Isparta İplik, Maraş Çeltik, Malatya, Kütahya Çini Fabrikaları, Aksaray Değirmen ve Elektrik Şirketleri, Yalvaç Sanayi-Ticaret Şirketi, bankaya devredilen, ya da kurulmasına kredi desteği sağlananlardı.

1932’ye kadar bu uygulama izlendi, Cumhuriyetin sanayi amaçlarıyla kıyaslandı. Görüldü ki, halkçı ve devletçi olmayan politikalarla hızlı kalkınma sağlanamıyor, millet, cumhuriyet ülküsü ile kucaklanamıyor.

Bunun üzerine Sanayi ve Maadin Bankası, 7 Temmuz 1932’de kurulan Türkiye Sanayi Kredi Bankasına, elindeki fabrikalar da Devlet Sanayi Ofisine devredildi.

Ancak, bu da çözüm değildi. Cumhuriyetin amaçlarıyla uyumlu güçlü örgütlenme gerekiyordu. Bu sebeple 1933’de Sümerbank kuruldu. Türkiye Sanayi Kredi Bankası ve Devlet Sanayi Ofisindeki fabrikalar Sümerbank’a devredildi. Cumhuriyet ekonomisi şahlanıyordu artık. 

Sümerbank 1980’e kadar ekonominin can suyu idi, can damarlarından oldu.

Sanayi ve Maadin Bankası ve Türkiye Sanayi Kredi Bankası deneyi, milli ve kamucu bir ekonomi inşa edebilmenin ve halkçı olabilmesinin, ancak Sümerbanklarla mümkün olabileceğinin tecrübesidir.

MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN BANKASI, ETİBANK

Yıl 1935… ETİBANK, madenleri, endüstriyel hammaddeleri, enerjiyi üretmek ve gerekli sermayeyi toplamak amacıyla 1935’te Atatürk’ün emriyle kuruldu. Amaç, madenciliği ve enerji sektörünü desteklemektir.

Ve dev işler taptı Etibank. 

1937’de Kozlu kömür madeni, 

1938’de Murgul Bakır İşletmeleri yabancılardan millileştirildi. 

Sonra MTA’yı kuruldu. 

ETİBANK ve MTA, Elazığ Şark Kromlarının, Divriği Demir Madeninin, Ergani Bakır işletmesinin, Ereğli Kömür işletmesinin, Garp Linyitleri ve Murgul Bakır İşletmesinin millileştirilmesi veya kurulması ve işletilmesini sağlayan bankadır. 

Madenciliğimizin bu düzeye gelmesi ETİBANK sayesindedir. Cumhuriyetin kurucularının büyük vatansever öngörüleri sayesindedir.

ETİBANK, 12 Eylül Amerikan darbesinden sonraki özelleştirme saldırıları ile yok edildi. Ankara’daki devasa binası bile yerle bir edildi, binanın yeri açık otoparka dönüştürüldü. 

Bu hazin öyküyü ve diğer ihanetlerle birlikte ilerleyen bölümlerde okuyabileceksiniz.

CUMHURİYETİN MADEN İŞLETMELERİ

Bir yanda yabancı ve özel madenleri millileştirilmesi ve kamulaştırılması, öte yanda maden bankacılığının kurtulması ve ayağa kaldırılması, bir yanda da yeni maden sahalarının açılması, yeni işletmelerin kurulması.

Cumhuriyet devleti Fransızların elindeki Ereğli Kömür Havzasını millileştirme hazırlıkları yaparken bir yanda da devlet şirketi kurarak üretime de başladılar. Kömür-İş adıyla kurulan milli işletme ile Kozlu’da devlet eliyle kömür üretimine başlandı.

Zonguldak’ta Kömür Yıkama Fabrikası işletmeye açıldı.

Yine Zonguldak’ta Antrasit ( yüksek kalorili kömür) Fabrikası kuruldu.

Maden Teknik Arama Enstitüsü kuruldu.

Divriği Demir Madenleri İşletmesi faaliyete geçirildi.

İzmit Klor Fabrikası kuruldu.

Ve ilk demir-çelik fabrikası olarak, Karabük Demir-Çelik Fabrikası kuruldu.

Türkiye’nin ilk maden mühendisliği okulu olan “Yüksek Maadin ve Sanayi Mühendis Mektebi” Zonguldak’ta açıldı.

Ve diğer madenler ve maden işletmeleri…

Devam edecek.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

skype show
cam show
whatsapp show
görüntülü sohbet siteleri
canlı sohbet siteleri
görüntülü chat
+18 sohbet siteleri