MEHMET AKKAYA
Önümüzdeki günlerde başlamayı düşündüğüm “Cumhuriyetin yarattığı kentler” dizisi için araştırırken, bir kez daha anladım “her fabrikanın bir kale” olduğunu. Şeker fabrikaları, kağıt fabrikaları, Sümerbank tesisleri, demiryolları ve daha niceleri ile cumhuriyet, diktiği her fabrika ile sadece ekonomiye katkıda bulunmuyor, sadece sanayiyi kalkındırmıyordu. Her fabrika, her tesis, her işletme ile uygarlık merkezleri inşa ediyordu. Hayatın her alanında dörtnala koşan bir milletleşme idi yaşanan. Fabrikaların gittiği her il’e, her ilçeye, kasabaya, sinema da gidiyordu, sanatın her alanı gidiyordu, kurslar, gösteriler gidiyordu. Tiyatrolar, müzik eğitimleri, okuma yazma seferberliği, yüzme havuzları her yerde… Ekonomalar, kooperatifler gidiyordu her yere. Köyde köylü efendi oluyordu, şehirde şehirli… Kullar ayağa kaldırılmıştı, bir lokmaya köle değillerdi artık. Herkes iş güç sahibi, her bireyin başı dik, onurlu her birey.
Köyde köylünün işi vardı, şehirde şehirlinin… İşsizlik, avarelik geçmişteydi artık.
Hırsızlık, uğursuzluk gerideydi. Kadınlar cariyelikten kurtulmuş, mirasa kavuşmuş, sözü adam sayılır olmuş, okumuş, el bakan olmaktan da kurtulmuştu.
Fabrikalar hem milleti kaynaştırıyor, kökeni, dili, dini farklı insanlara kader ortağı olduklarını gösteriyor, hem de beyinlere ışık oluyordu cümle alemin. Uyuşturucu nedir bilen yoktu o yıllarda. Olursa da binde birdi.
Cumhuriyet fabrikalarının inşa ettiği kentlere ekilen tohumlar, taşıyor, bütün yurdu sarıyordu. Karabük, Rize, Seydişehir, Zonguldak, Malatya, Nazilli, Kars, Erzincan, Konya Ereğli ve daha nice kentte gördüm bu destansı yükselişi.
Atatürk sadece bir millet yaratmıyordu fabrikalarla. Sömürüsüz, sınıfsız dünyaya kapı açıyordu. Kulluğu, köleliği, cariyeliği ortadan kaldırıyor, eğitimli, aydınlanmış, birbirine dayanan, kenetlenmiş bir dünya yaratıyordu. Toplumcu, halkçı dünyaya giden yol bu değilse nedir?
Tansu Çiller’in özelleştirme yasasının çıkarıldığı gün TBMM’de milletvekilleriyle yaptıkları kutlamada “torunlarınıza anlatın, dünyanın son sosyalist devletini yıktık” sözüyle ne demek istediğini daha bir anlıyorum bugün. Yıkılan, satılan, kapatılan, yok edilen, sadece cumhuriyetin sanayisi, sadece tarımı değildi aslında.
Yıkılan, cumhuriyetle ayağa kaldırılan uygarlıktı, aydınlanmaydı, millet bilinciydi, dayanışmaydı, toplumculuk ve hakçılıktı yıkılan.
Fabrikaların yok edilmesinden sonra toplumun neler yitirdiğine bakınca, “dünyanın son sosyalist devletini yıktık, torunlarınıza anlatın” diyenlerin, cumhuriyetle yaratılanların anlamını bizden daha iyi fark ettiklerini, emperyalizmin ekmeğini yiyip onların kılıcını sallayanların, cumhuriyetten, Atatürk’ten bu kadar nefret etmelerinin sebepsiz olmadığı daha iyi anlıyor insan.
Cumhuriyetin fabrikalarını yıkanlar, henüz yıkamadıkları fabrikalara, işletmelere de, büyük saldırılar gerçekleştirdiler.
İşletmelerdeki sosyal hayatı yok ettiler.
Çalışan sayısını düşürdüler.
Çalışanların ücretlerini daralttılar.
Çalışma düzenini zorlaştırdılar, iş yükünü artırdılar.
Çalışanların ellerindekileri aldılar birer beşer.
ZONGULDAK MADENCİSİNE NELER YAPTILAR?
Bugün Zonguldak işçisinin elinden neleri aldıklarını hatırlamakla yetinelim. Diğerleri sonra.
12 Eylül Amerikan darbecilerinin yol verdiği cumhuriyet ekonomisine saldırı programı sonrası Zonguldak madencisi büyük kazanımlar yitirdi. Cumhuriyetin verdiklerini Amerikancı darbe ile yol verilen vahşi kapitalizmin piyasacı neoliberal diktatörlüğü sırasında, yitirdi birer, beşer.
Senenin her günü ve günde 24 saat çalışır maden. Kış var, ayaz var. Piyasanın bu vahşetinde kaban ya da parka almaya kalkan işçi, maaşından epey miktarı gözden çıkarması gerek. Parkayı kurum verirdi o zamanlar, parkayı da kaldırdılar.
*
İşçinin dinlenebilme, sosyal ilişkilerini güçlendirebilme, kaynaşma, sanatla, eğitimle yoğrulma olanaklarını da, sporla olan bağlarını da kesmişlerdi böylece. İşçi, ocakların izbelerinde ciğerleri kömür tozu dolarak yüksek sosyeteye yakıt üretmeliydi sadece. Bu yolda da ölebilirdi zaman zaman. Fıtrattı bu da. Ama sanat, spor, eğitim mi? Zinhar! İşçiye, madenciye göre değildi, ancak seçkin (!) azınlığın haklarıydı bunlar.
Cumhuriyetin kamucu, halkçı adımlarına düşman olanların, kamu kurumlarını satan, yok edenlerin, işçiye, madenciye reva gördükleri dünya böyle bir şeydi.
İşçinin nesi varsa aldılar elinden. Bir kuru maaş bıraktılar işçide. Onu da eritiyorlar gün be gün. Cumhuriyetin değer verdiği madenciyi köleye dönüştürdüler.
GÜNDEM
20 Mart 2023UNCATEGORİZED
20 Mart 2023EKONOMİ
20 Mart 2023EKONOMİ
20 Mart 2023GÜNDEM
20 Mart 2023GÜNDEM
20 Mart 2023SPOR
20 Mart 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.