DOLAR 19,0164 -0.01%
EURO 20,4168 0.69%
ALTIN 1.211,31-0,40
BITCOIN 5329372,40%
Gaziantep
11°

HAFİF YAĞMUR

19:22

AKŞAM'A KALAN SÜRE

<strong>Madencinin elinden neleri aldılar?</strong>

Madencinin elinden neleri aldılar?

ABONE OL
Ocak 27, 2023 14:05
<strong>Madencinin elinden neleri aldılar?</strong>
1

BEĞENDİM

ABONE OL

MEHMET AKKAYA

Önümüzdeki günlerde başlamayı düşündüğüm “Cumhuriyetin yarattığı kentler” dizisi için araştırırken, bir kez daha anladım “her fabrikanın bir kale” olduğunu. Şeker fabrikaları, kağıt fabrikaları, Sümerbank tesisleri, demiryolları ve daha niceleri ile cumhuriyet, diktiği her fabrika ile sadece ekonomiye katkıda bulunmuyor, sadece sanayiyi kalkındırmıyordu. Her fabrika, her tesis, her işletme ile uygarlık merkezleri inşa ediyordu. Hayatın her alanında dörtnala koşan bir milletleşme idi yaşanan. Fabrikaların gittiği her il’e, her ilçeye, kasabaya,  sinema da gidiyordu, sanatın her alanı gidiyordu, kurslar, gösteriler gidiyordu. Tiyatrolar, müzik eğitimleri, okuma yazma seferberliği, yüzme havuzları her yerde… Ekonomalar, kooperatifler gidiyordu her yere. Köyde köylü efendi oluyordu, şehirde şehirli… Kullar ayağa kaldırılmıştı, bir lokmaya köle değillerdi artık. Herkes iş güç sahibi, her bireyin başı dik, onurlu her birey.

Köyde köylünün işi vardı, şehirde şehirlinin… İşsizlik, avarelik geçmişteydi artık.

Hırsızlık, uğursuzluk gerideydi. Kadınlar cariyelikten kurtulmuş, mirasa kavuşmuş, sözü adam sayılır olmuş, okumuş, el bakan olmaktan da kurtulmuştu.

Fabrikalar hem milleti kaynaştırıyor, kökeni, dili, dini farklı insanlara kader ortağı olduklarını gösteriyor, hem de beyinlere ışık oluyordu cümle alemin. Uyuşturucu nedir bilen yoktu o yıllarda. Olursa da binde birdi. 

Cumhuriyet fabrikalarının inşa ettiği kentlere ekilen tohumlar, taşıyor, bütün yurdu sarıyordu. Karabük, Rize, Seydişehir, Zonguldak, Malatya, Nazilli, Kars, Erzincan, Konya Ereğli ve daha nice kentte gördüm bu destansı yükselişi.

Atatürk sadece bir millet yaratmıyordu fabrikalarla. Sömürüsüz, sınıfsız dünyaya kapı açıyordu. Kulluğu, köleliği, cariyeliği ortadan kaldırıyor, eğitimli, aydınlanmış, birbirine dayanan, kenetlenmiş bir dünya yaratıyordu. Toplumcu, halkçı dünyaya giden yol bu değilse nedir? 

Tansu Çiller’in özelleştirme yasasının çıkarıldığı gün TBMM’de milletvekilleriyle yaptıkları kutlamada “torunlarınıza anlatın, dünyanın son sosyalist devletini yıktık” sözüyle ne demek istediğini daha bir anlıyorum bugün. Yıkılan, satılan, kapatılan, yok edilen, sadece cumhuriyetin sanayisi, sadece tarımı değildi aslında.

Yıkılan, cumhuriyetle ayağa kaldırılan uygarlıktı, aydınlanmaydı, millet bilinciydi, dayanışmaydı, toplumculuk ve hakçılıktı yıkılan.

Fabrikaların yok edilmesinden sonra toplumun neler yitirdiğine bakınca, “dünyanın son sosyalist devletini yıktık, torunlarınıza anlatın” diyenlerin, cumhuriyetle yaratılanların anlamını bizden daha iyi fark ettiklerini, emperyalizmin ekmeğini yiyip onların kılıcını sallayanların, cumhuriyetten, Atatürk’ten bu kadar nefret etmelerinin sebepsiz olmadığı daha iyi anlıyor insan. 

Cumhuriyetin fabrikalarını yıkanlar, henüz yıkamadıkları fabrikalara, işletmelere de, büyük saldırılar gerçekleştirdiler.

İşletmelerdeki sosyal hayatı yok ettiler. 

Çalışan sayısını düşürdüler.

Çalışanların ücretlerini daralttılar.

Çalışma düzenini zorlaştırdılar, iş yükünü artırdılar.

Çalışanların ellerindekileri aldılar birer beşer.

ZONGULDAK MADENCİSİNE NELER YAPTILAR?

Bugün Zonguldak işçisinin elinden neleri aldıklarını hatırlamakla yetinelim. Diğerleri sonra.

12 Eylül Amerikan darbecilerinin yol verdiği cumhuriyet ekonomisine saldırı programı sonrası Zonguldak madencisi büyük kazanımlar yitirdi. Cumhuriyetin verdiklerini Amerikancı darbe ile yol verilen vahşi kapitalizmin piyasacı neoliberal diktatörlüğü sırasında, yitirdi birer, beşer.

  • Karasu’da madencinin dinlenme kampı vardı. İşçi ailesiyle gider, denize girebilme, dinlenebilme olanağı yakalardı bu kampta. “Madencinin nesine gerek deniz, nesine gerek dinlenme” dediler, aldılar madencinin, TTK’nın elinden kampı. Maden işçisinin böyle bir tesisi yok artık.
  • İşçi lokalleri vardı madencinin. Kurumun açtığı bu lokallerde madenciler aileleriyle gidip sohbet edebiliyor, yemek yiyebiliyordu. Düğünlerini toplantılarını da yaparlardı lokallerde. Sadece merkezde değil, her bölgede ayrı ayrıydı lokal. “Sosyalleşme işçinin nesine gerek” dediler, kilit vurdular kapılarına.
  • Madencinin radyosu vardı. “TTK Radyosu” denirdi. Bölgeye yayın yapardı. Bugün böyle bir radyo yok. Kapattılar, yok ettiler.
  • Tenis kortları vardı. Bir değil, iki değil, dört ayrı tenis kortu vardı. “Madencinin nesine gerek tenis kortu” der gibi, aldılar işçinin elinden, özel şirketlere verdiler. Uzaktan bakıyor şimdi işçi.
  • Madencinin, TTK’nin sineması vardı. Hem sadece bir tane de değildi. Her maden ocağının bulunduğu bölgede ayrı bir sinema vardı. Kapattılar sinemaların hepsini, yok ettiler.
  • İşçi sanat yapıyordu. Tiyatrosu vardı madencinin. Tiyatro grubu oluşturmuş, sahneye çıkıyor, oyun sergiliyordu işçi. “Madencinin nesine gerek sanat” dediler, kapattılar tiyatroyu. 
  • Yeni neslin görmediği 70’lerde tümüyle kapatılan yok edilen ekonomalar, kurum personelinin ve ailesi için ucuz alışveriş yerleriydi. Ekonoma ürünlerin çoğunluğunu Tariş, Sümerbank gibi devlet ve kooperatif kuruluşlarından temin ederdi. Piyasanın, vahşi kapitalizmin giremediği yerlerdi buralar. Zonguldak madencisinin de “ekonoması” vardı. Bunları da kapattılar, yok ettiler.
  • Fırını vardı TTK’nın, madencinin. Madenciye her gün ekmek verilirdi buradan. Kapattılar fırını. İşçiye ekmek veren yer kalmadı.
  • Helva imalathanesi vardı TTK’nin. Maden işçiliği zor… Enerji gerek işçiye. Helva imalathanesini de kapattılar. 
  • İşçi servisi vardı TTK’nın. Madenci onunla işe gider gelirdi. Kaldırdılar servisi, işçi cebinden para vermek zorunda artık gidip gelirken. 
  • Madencilerin okuyan çocukları için öğrenci servisi vardı. Onunla gider gelirdi okula madenci çocukları. Öğrenci servisi de yok artık.
  • Üç ayda bir verilen iş elbisesi ve çizme, senede ikiye çıkarıldı.  

Senenin her günü ve günde 24 saat çalışır maden. Kış var, ayaz var. Piyasanın bu vahşetinde kaban ya da parka almaya kalkan işçi, maaşından epey miktarı gözden çıkarması gerek. Parkayı kurum verirdi o zamanlar, parkayı da kaldırdılar. 

  • Yılda bir kez takım elbiselik kumaş verilirdi. Kaldırdılar kumaşı da elbiseyi de. Nesine gerekti işçinin. 
  • Madenden tanınmayacak halde kömür tozlarına bulanmış çıkardı işçi. Temizlenmesi için su gerek, sabun gerek. Sabunu vardı madencinin. Kurum verirdi. Sabunu da katliler, kaldırdılar.
  • Ciğerleri kömür tozuyla dolan işçiye günlük yoğurt ya da ayran verilirdi. Şimdi öyle bir şey de yok. 
  • Sendikanın sözleşmesine “sosyal yardım paketi” diye bir madde eklediler, bütün bunları bu çuvalın içine koyup belirledikleri kısmi ücretle yok ettiler topluca. Zaman içinde o ücretin de değeri kalmadı zaten.
  • Fransızlar döneminde yapılan işçi lojmanları vardı. Cumhuriyet daha da geliştirmişti bu lojmanları. Şimdi işçi lojmanlarını TOKİ’ye verdiler. İşçinin lojmanı da olmayacak artık.
  • Gruplu işçiler vardı. Pavyon denilen yatakhaneleri vardı, orada yatarlardı. Kapatıldı bu yatakhaneler.
  • Gruplu işçilere yatağı ve pijamayı da verirdi TTK. 
  • Üç öğün yemek olurdu bu işçilere. Tamamen ücretsizdi. Artık yok böyle bir şey.
  • Devlet uzmanlara hesaplatmış, ocağa giren işçinin günlük 4.200 kaloriye ihtiyacı olacağını saptamıştı. TTK ocağa giren her işçiye, girdiği günlerde 4.200 kalori değerinde gıda verirdi. Ekmek, peynir, helva, reçel, bisküvi paketleri olurdu her işçi için. Kaldırdılar hepsini. Ne gıda veriliyor işçiye, ne işçinin harcadığı kalori umurlarında. 
  • Madenciler ve TTK, sporda da etkiliydi. Hem Zonguldak merkezinde, hem de maden ocaklarının olduğu bütün işçi merkezlerinde spor kulüpleri kurulmuştu. Kulüplerin modern tesislerinde futbol, basketbol ve voleybol, atletizmin her branşında büyük başarılar kazanıldı.  
  • 1980’li yıllarda Zonguldak Spor, futbolun dört büyükleri ile boy ölçüşecek güçteydi, zirveyi zorlayan güçlü adaylardan biriydi. 
  • Türk futboluna çok sayıda önemli isimler yetiştirdi. Kaleci Varol, Savaş, kaleci Faruk, Fuat, trafik kazasında yaşamını yitiren Muammer, Ergun Pembe, Tümer Metin gibi efsaneler…  
  • Güreşte,  boksta,  judoda ve atletizmde uluslararası yarışmalarda şampiyonlar yetiştirdi kulüpler.
  • Spor kulüpleri işçi kulüpleri olmaktan çıkarıldı, TTK’nın, madencinin bağlarını kestiler zamanla. Halen devam eden Zonguldak Spor’a TTK kısmen destek veriyor sadece. 

*

İşçinin dinlenebilme, sosyal ilişkilerini güçlendirebilme, kaynaşma, sanatla, eğitimle yoğrulma olanaklarını da, sporla olan bağlarını da kesmişlerdi böylece. İşçi, ocakların izbelerinde ciğerleri kömür tozu dolarak yüksek sosyeteye yakıt üretmeliydi sadece. Bu yolda da ölebilirdi zaman zaman. Fıtrattı bu da. Ama sanat, spor, eğitim mi? Zinhar! İşçiye, madenciye göre değildi, ancak seçkin (!) azınlığın haklarıydı bunlar.

Cumhuriyetin kamucu, halkçı adımlarına düşman olanların, kamu kurumlarını satan, yok edenlerin, işçiye, madenciye reva gördükleri dünya böyle bir şeydi.

İşçinin nesi varsa aldılar elinden. Bir kuru maaş bıraktılar işçide. Onu da eritiyorlar gün be gün. Cumhuriyetin değer verdiği madenciyi köleye dönüştürdüler.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.