MEHMET AKKAYA
“Şu sıralar en fazla reklam harcaması yapan sektör hangisidir” diye bir araştırma yapılsa, muhtemeldir ki, e-ticaret dünyası başı çekecektir. Yemeksepeti, Trendyol, Hepsiburada, Getir başta olmak üzere, kıran kırana bir savaş yapıyorlar aralarında.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi’nin 10 Ocak 2021 tarihli, “Teslimat Sektörü Çalışanlarında Psikososyal Risk Analizi-Motosikletli Kuryeler Odağında” raporuna göre, COVID-19 salgınından beri mobil perakende satışları yüzde 200 artmış.
T.C. Ticaret Bakanlığı’na göre, 2020 yılının ilk 6 ayındaki e-ticaret hacmi, 2019 yılının aynı dönemine göre yüzde 64 artarak 91,7 milyar TL’ye ulaşıyor. 2021 yılının ilk 6 ayında, 2020 yılının aynı dönemine göre %75,6 artarak 161 milyar TL’ye çıkıyor. 2021 yılı ilk 6 ayındaki sipariş sayısı ise, yüzde 94,4 artışla, 850.7 milyon adetten 1 milyar 654 milyon adede yükseliyor.
Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği Başkan Yardımcısı Çevikoğlu’nun 15 Ocak 2022 tarihli açıklaması ise, “2021 yılı toplamında e-ticaret hacminin 300 milyar lirayı bulacağı” yönünde.
Şirketler arasındaki kıran kırana savaşın sebebi böylece anlaşılıyor. 300 milyar liraya ulaşmış, sadece son bir yılda iki katından fazla büyümüş bir sektörün rantını kim yiyecek?
Peki bu büyümenin, bunca parasal hacmin gerçek kahramanları olan işçiler ne durumda?
EYLEM DALGASI
Bir haftadır kurye çalışanları eylemdeler.
24 Ocak’ta Trendyol Express için çalışan esnaf kuryeler, şirketin yeni zamlarını protesto ettiler.
Arkasından Yurtiçi Kargo ve Yemeksepeti Banabi’nin kuryeleri eyleme başladılar.
Sonra HepsiJet, Scotty, Aras Kargo, Sürat Kargo çalışanlarının eylemleri…
Basın açıklamaları, protesto gösterileri ve kontak kapatmalar…
Neden kısa sürede bu büyük dalga?
Ya birikim patladı, ya da yeni bir durum söz konusu. Bakalım…
KAÇAK İŞÇİ DÜNYASI
Avrupa Sendikalar Konfederasyonu(ETUC), Covit 19 pandemisi sırasında küresel ölçekte uygulanan toplumsal karantinaların büyümesini daha hızlandırdığı internet pazarlama sektöründeki çalışanların dünya ölçeğindeki sayısının 45 milyona ulaştığını bildiriyor.
Akdeniz Motosikletli Kuryeler Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir, “Antalya’da 20 binin üzerinde kurye var” diyor. Kayıtlı kurye sayısının sadece 2 bin olduğunu bildiriyor.
Yani, 20 bin işçinin 18 bini kaçak çalıştırılıyor.
Bunlar için vergi verilmiyor.
20 bin kuryenin 18 bininde SGK’nın sağlık güvencesi yok.
18 bininde sigorta da yok.
Mesleki yeterlilik belgeleri yok.
18 bin işçinin iş güvenceleri yok.
Yok, yok…
Antalya’da durum böyle…
Ülke çapında durum ise ürkütücü…
Gerçek sayıyı kimse tam olarak bilmemekle birlikte, Tüm Anadolu Motosikletli Kuryeler Federasyonu, motorlu kurye sayısının 1 milyona yaklaştığını, bunların yüzde 90’ının kayıt dışı çalıştırıldığını belirtiyor.
Kaçak çalıştırmak, düşük ücret dayatmasını da beraberinde getiriyor. Tüm Anadolu Motosikletli Kuryeler Federasyonu Başkanı Çağdaş Yavuz, “özellikle göçmenlere ve öğrencilere düşük ücret dayatıldığını” belirtiyor. Yabancı kaçak kuryeye, ehliyetsiz ya da öğrenci kuryeye verilen ücret, normalin üçte birine kadar düşebiliyormuş.
Sigortalı çalıştırılanlar da başka sorunlar yaşıyorlar.
Gerçekte kuryelik yapan işçi, garson ya da komi olarak sigortalanıyor.
Dahası büyük kısmı gerçek ücretleri üzerinden değil, asgari ücretten sigorta primleri ödeniyor.
CAN PAZARI
Kurye, bir yanda işveren, diğer yanda müşteri kıskacında çalışıyor. Patron siparişin hızlı götürülmesini, müşteri hızlı gelmesini istiyor. Hızlı gelsin de, nasıl gelirse gelsin. Müşteri çalışan için yorum da yapıyor internetten. Bir yanıyla müşteri değerlendirmesi, kuryenin iş güvencesi…
“Siparişin hızlı teslim edilmesi ve şikâyet almamak için çalıştığımız sistem, bizi kural ihlaline zorluyor” diyorlar. “Bir sipariş 25 dakikada hazırlanıyor. 10 kilometre mesafeye 5 dakikada teslim edilsin isteniyor. ‘Geç kaldı’ diye yazarsa müşteri, parça başına çalışan kuryenin ücretinden kesinti yapılıyor.”
Sürat tek ölçü, müşteri değerlendirmesi de giyotin olunca, trafik kurallarını ihlal, kaldırımda motor sürmek, refüjden atlamak, kırmızı ışıkta geçmek, ters yola girmek olağanlaşıyor artık.
Kurye başına düşen kaza sayısı çok yüksek. “Haftada en az 20 kaza atlatıyoruz” diyorlar.
ILO Raporuna göre motokuryelerin % 59,3’ü iş kazası geçirmiş.
Yıllık toplam motosiklet kazalarının yüzde 70’inden fazlasının motorlu kuryeler tarafından yapıldığı belirtiliyor. Sadece Mart 2020 ile Mayıs 2021 arasındaki sürede 237 kurye kazalarda can verdi.
KURYE CANIYLA BAŞBAŞA
Çalışma süreleri çok yüksek. Günde 12, hatta 14 saat…
Kuryelerin çoğu parça başına çalışıyor. Bu yüzden daha çok çalışmaya, daha çok parça taşımaya mecbur oluyor.
“Motor üzerinde canlarımızı taşıyoruz” diyorlar.
İş kazası geçiren motokuryelerin % 65,1’i iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği eğitimi almamış.
Motokurye örgütleri, bazı firmaların verdikleri motorların bakımlarını yapmadıklarını, kask ve koruyucu vermediklerini belirtiyorlar.
“Yüzde 31,3 oranında Türkiyeli ve yüzde 65,8 Suriyeli motokuryeler, koruyucu ekipmanları olmadan çalışıyorlar”.
MESLEK HASTALIKLARI
Motokuryeler, haftalık, yıllık izin olmaksızın, yılın 365 günü ve günde 12-14 saat, yazın sıcakta, kışın soğukta ve yağmur altında çalışıyorlar.
Sürekli trafikteler ve oto gazlarına maruz kalıyor, zehir soluyorlar.
Vücutları sürekli rüzgar yiyor.
Öte yandan stres altındalar.
Çok yünlü meslek hastalıklarıyla iç içeler.
Ancak ne işverenin umurunda bu durum, ne de çalışma koşullarını düzenleyecek bir denetim söz konusu.
Her an kaza yapma olasılığı da cabası.
Azrail’e meydan okuma bu mudur acep? Yoksa Allah’a emanet yaşamak mı demeli?
“ESNAF KURYE” CAMBAZLIĞI
İşyerini çok sayıda şirkete bölmek, asıl işi taşeronlara vermek, parça başı çalıştırmak, uzaktan ya da belirli süreli sözleşmelerle çalıştırmak gibi örneklerini hemen her işkolunda gördüğümüz işveren cambazlığı, bizi şaşırtmıyor, burada da karşımıza çıkıyor. Cambazlığın buradaki adı “esnaf kuryelik”…
Bireysel sözleşmenin, ya da taşeron şirket kurarak işverenle yapılan alt işverenlik sözleşmesinin adı, “Gig ekonomisi” olmuş burada ve “esnaf kuryeliği” adını almış.
Bir şirket kurarak ya da bir işyeri açarak kendi adına çalışma biçimi olan esnaflık, taşeron sistemine kılıf olmuş burada. Başka bir işverene ücret karşılığı iş yapmanın adı, şirket kurarak olunca, esnaf cambazlığına dönmüş burada.
Böylece asıl işveren bir sürü yükümlülükten kurtulmuş da oluyor.
Çalıştırdığı bu işçinin vergisinden ve sigortasından sorumlu olmuyor.
Onun çalışma koşullarından, iş sağlığından sorumlu olmuyor.
Onun iş yaparken ihtiyaç duyacağı motosiklet gibi araçları, kask, elbise gibi gereksinmeleri sağlamakla yükümlü olmuyor.
İşçi-işveren ilişkisinden sıyrıldığı için, işçinin sendika kurarak kendisi ile sözleşme yapması gibi bir durum olamıyor.
Bina, barınak vs gibi iş ortamlarının, elektrik, su, doğalgaz gibi yatırımların asgarisi ile yetinebiliyor.
İşçinin işyerine gelmesi için yol parasını vermesi ya da servis sağlaması gerekmiyor.
Fazla çalışma karşılığında fazla mesai ücreti talep edemiyor.
İşçinin kıdem tazminatı hakkı olamıyor.
İşten atıldığında işe iade davası açabilme, ya da iş güvencesi tazminatı talep etme hakkı olamıyor.
İşin yapımı sırasında doğabilecek bütün maddi ve sosyal gereksinmeleri işçiye yükleyebiliyor.
GİG EKONOMİSİ
“GİG ekonomisi” kavramı, İngiliz kökenli bir kavram. Müzikte süreli konserden esinlenilen esnek çalışma modeli. Esnaf kuryeler, kurdukları şirket aracılığı ile asıl işverenle sözleşme yapıyor, iş ortağı ya da tedarikçi sıfatı ile gerçekte taşeron olarak çalışıyor.
Sözleşmeli bir alt işverenlik.
Daha da Türkçesi, taşeron sisteminin daha da vahşileşmiş hali.
2008 krizi sırasında yayıldı. Covit 19 salgını ile aç gözlü işverenler çok daha fazla yaydılar.
2021 yılında ülkemizdeki esnaf kurye sayısının 150 bini aştığı saptanıyor. Motokurye örgütlerinin yöneticileri, “150 bin rakamının bugünlerde iki katını aştığını tahmin ediyoruz” diyorlar.
KURYE NE İSTİYOR?
Giderek artan, ölümle burun buruna sürdürülen kölelik koşullarındaki bu çalışma biçimi, iktidarın kayıtsızlığı ile tırmanıyor. Sayıları şimdiden 1 milyona varan, paragöz sistemin palazlanma arzusu ile daha da artacağı anlaşılan bu vahşet, yeni işçi eylemlerine gebe.
İşçiler haklıdır. Vahşice sömürülen işçiler sayesinde edindikleri büyük kazancın bir nebzesini bile işçiye vermeye yanaşmayan işverenlere karşı işçilerin itirazları haklıdır.
Başta Türk-İş olmak üzere işçi konfederasyonlarımızın, işkolundaki işçi sendikalarımızın, giderek büyüyen bu sektörle ve sektörün çalışanları ile daha yakından ilgilenmeleri gerekmektedir.
İşçilikten bihaber olan önceki Çalışma Bakanlarından farklı olarak, işçi dünyasını bildiğini düşündüğümüz Çalışma Bakanı Sayın Vedat Bilgin’in bu vahşete dur demesi gerekmektedir.
Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin kaçak işçiliği dikkatle ve yakından ele alması gerekmektedir.
Nitekim asıl işin alt işverene verilmesi olan GİG denilen taşeron vahşetine son verilmesi, bütün kuryelerle belirsiz süreli işçilik sözleşmesi yapılması gerekmektedir.
Ölümü davet eden performans sistemine son verilmesi gerekmektedir.
İşkolunun “çok tehlikeli” meslekler grubuna alınması gerekmektedir.
İşverenlerin sendikalaşmayı engelleyen tutumlarına karşı yasaların ve devlet iradesinin işletilmesi gerekmektedir.
KURYELER BİZİMDİR
İşçi sınıfımızın ve milli sınıf ve tabakalarımızın partisi olan Sosyalist Cumhuriyet Partisi, işçi sınıfımızla ve sektörün kurye emekçileri ile omuz omuzadır.
Talepleri talebimizdir.
Başarıları başarımızdır.
GÜNDEM
20 Mart 2023UNCATEGORİZED
20 Mart 2023EKONOMİ
20 Mart 2023EKONOMİ
20 Mart 2023GÜNDEM
20 Mart 2023GÜNDEM
20 Mart 2023SPOR
20 Mart 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.